Yağmuru seviyorum diyorsun, ama yağmur yağınca şemsiyeni açıyorsun.Güneşi seviyorum diyorsun, ama güneş çıkınca gölgeye kaçıyorsun. Rüzgarı sevdiğini söylüyorsun, ama rüzgar çıkınca pencereni örtüyorsun. İşte bundan korkuyorum; çünkü beni de sevdiğini söylüyorsun… W.Shakespeare

Nasıl seviyoruz sahi dostlar? Şairin dizelerindeki gibi mi? Sevdiğimizi iddia ettiğimiz her şeye, herkese karşı bir savunma mekanizması geliştirerek mi seviyoruz? Hep bir acaba payı, mesafe payı, gerekirse kaçma payı bırakarak mı seviyoruz sevdiklerimizi. Zarar görmeyeceğimizin garantisini en başta bekleyerek mi seviyoruz? Yeri geldiğinde görünmez, aşılmaz  duvarlar ören inatlarla, gururlarla mı sevmekten bahsediyoruz. Karşı taraftan gelecek adımlara göre mi belirliyoruz hep, taşıdığımız sevginin sınırlarını. Al gülüm-ver gülüm değiş tokuşlarıyla, bizi sevdikleri oranda mı seviyoruz illaki. Sevgilerimizin ardında, gerçekten ama gerçekten duruyor muyuz sahi?

Gerçek sevgi, yağmur gibi sırılsıklam ıslatır, sızar bütün hücrelerine. Yağmur kadar yumuşak, aktığı kabın şeklini alabilecek uysallıkta gezinir damarlarında. Şemsiyesiz dolaşabilirsin gerçek sevginin yağmurunda. Güneş kadar vazgeçilmezdir sıcaklığı. Tüm üşümelerini alıp götürür yüreğinin. Gölgelere kaçmadan dayanabilirsin yakıcılığına. Rüzgar gibi hissettirir varlığını. Ne kadar uzakta olursan ol, araya giren zaman yada mekan eskitemez gerçek sevgiyi. Kapatamazsın yani pencerelerini, bu sevginin rüzgarlarına. Gözden uzak, olan gönülden de uzak olur deyişi, sanki çok değilde azıcık sevilenler için geçerli galiba. Böylesi sevgilerde inat, gurur, bencillik öfke, gibi zararlı huylar, küçük birer tutam dozdan öteye geçemezler isteseler de. O küçük dozlarda eriyip gider zaten gerçek sevginin aydınlık ışığında.

Gerçek sevgiyi yaşarken, kendinden vazgeçmeyi tecrübe ediyorsun ister istemez. Diğeri gibi bakabilmeyi, diğerleri gibi düşünebilmeyi, haliyle başkası yada başkaları için yaşayabilmenin ne demek olduğunu anlıyorsun. Sadece gerçek sevginin eğitim rahlesinden geçmesiyle bile bir insanın daha duyarlı, daha ince, daha şefkatli, daha merhametli, uzayıp gidebilecek dahalarla beraber aslında kısaca daha insan olduğunun farkına varmıyor muyuz hayatın içinde. Neyi, kimi seversek sevelim, epey de cesaret işi sevmek. Mangal kadar yürek tabirini ben, karşılıksız  sevme gücünü büyütenlere yakıştırıyorum. Karşılaşabileceği her türlü olumsuzluğa rağmen, pervane misali ateşe yürüyenlere nasıl gıpta edilmez? Nasıl takdir edilmez, sevgileri uğruna yaşadığı her günü, ilmek ilmek emeklerle  dokuyan canlar.

Eğer şemsiyeler açılıyor, gölgelere kaçılıyor ve pencereler kapatılıyorsa,  korkmakta sonuna kadar haklı her seven, en az şairin korktuğu kadar. Eğer bir sevgiye zarar verebilecek her türlü olumsuzluk en küçük dozda kalamıyorsa bir birlikteliğin içinde, sevgi zannettiğimiz sanrılarımızdan çokta emin olmasak iyi olur dostlar…

Gerçek sevgilerin gücüyle yaşamanızı dilerim bütün ömrünüzü…

Önceki Yazı                                                  Sonraki Yazı

“Sevmek” için 2 yorum

  • derya dedi ki:

    sevgileri uğruna yaşadığı her günü ilmek ilmek emeklerle dokuyanlar dan biri benim galiba . Sevgi ancak böyle güzel ifade edilirdi. Aşkın sevginin üstü kapatılamaz kapatılsa onu yaşayan bile göremez ki…

  • Çağla dedi ki:

    Muhteşem bir yazı.. ” Gerçek sevgi yağmur gibi sırılsıklam ıslatır sızan bütün hücrelerine.. Yağmur kadar yumuşak, aktığı kabın şeklini alabilecek uysallıkta gezinir damarlarında” Bu satır Çok doğru ve çok anlamlı. Emeğine sağlık. 🙂 I love you. 🙂

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir