Biz, bizi, benzer yaralarımızdan, ruhumuzun pencereleri olan gözlerimizdeki bakışlarımızdan tanıyoruz. Acının, çilenin, fedakarlığın, hayal kırıklığının dili aynı. Tıpkı sevginin, sevincin, emeğin ,umudun dilinin aynı olması gibi. Ve bunları benliğinde yaşayarak harmanlamış insanların beden dillerinin dışa vurumu da büyük ölçüde benzer. Karşılaşınca uzun, uzun cümleler kurmaya çalışmak anlamsızlaşabilir.  Biz ,bizi,  gerçekten sadece bakışlarımızdan bile tanıyabiliriz.

Peki  ya sonra! Bir başka çok benzer yanımız girer devreye. Hiç ama hiç kimseye yüzde yüz güvenememe gerçeği dikilir karşımıza. Yolculuğumuzun başlarında yargısız ve koşulsuz sevmenin, güvenmenin, zamanla bize ödettiği bedeller, yaptırdığı çıkarımlar ısrarla sokar burnunu ilişkilerimize. Acabaların fısıltısı döner durur kulaklarımızda. Herkesi, her şeyi her yönüyle ele almamızı sağlayan olgunluklarımız tuhaf bir şekilde kapana kıstırabilir düşüncelerimizi. Ne kadar benzer ne kadar tanıdık bir can olsa da karşımızdaki kişi, en güçlü ortak benzer yanımız olan güvensizlik ,açar aramızdaki farkları, yabancılaştırır bizi. Dışarıdan konuşkan ,neşeli ,canlı, sosyal, paylaşımcı kıpır kıpır görünen varlıklarımız, içeride bir tavşan ürküntüsü bir kaplumbağa sessizliği ile çeker kabuğuna yüreklerini.

“En güçlü insanların, daima en yalnız insanlar olduğu” sözü bu yüzden mi söylenmiştir acaba? Varılan, varılması gereken sonuç bu mudur yani…Yaşam tecrübelerimiz ,edindiğimiz kazanımlar ve gelişimimiz sonucu elimizde tuttuğumuz gücümüzün sağlaması  güvensizlik midir? Sahi sadece bakışlarından bile birbirinin adeta ruhunu  görebilen iki insan, sırf bu yüzden aynı hızla uzaklaşabilir mi birbirinden? Sanırım evet, maalesef, ve ne yazık ki…

Yabancı adı üzerinde zaten yabancı ama “tanıdık yabancılar ” ile kurulan bir temas karmaşık duygular yüklüyor bizlere. Aynaya mı bakıyoruz, geçmişi mi görüyoruz, geleceğimi izliyoruz belli olmuyor. Bu ruhsal şöleni yaşayabilenlerin güvensizlik girdabına düşmeden devam edebilmelerini diliyorum.

08/07/2013 / İstanbul

Önceki Yazı                         Sonraki Yazı

“Tanıdık Yabancılar” için bir yoruma

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir